17 Eylül 2009 Perşembe

Chuck vs. The First Date demişken

soulfrog'un anlayamadığımız şekilde deforme olan Chuck s02e01-s02e11 bölümleri arası dvdsini yenilemek için bilgisayarıma ilgili bölümleri tekrar yükleyince uzun zamandır yapmadığım s02e01 nostaljisini yapmam kaçınılmaz olmuştu. Dün gece yaptım bunu, pişman değilim. Napayım yani, sarı sarı Chuck klasörleri masaüstünden bana melûl melûl bakarken.

2X1 daha evvel Chuck izlemeyenler için süper bir bölümle başlamıştı bence. Ben de onlardan biriydim zaten. Sadece 1x13 vardı elimde, tamam sonunda duygusal anlar, kız kardeş için yüzük aramalar filan bağlamıştı biraz ama, neyin ne olduğunu tam çakozlayamamıştım. Sezonu böylesi heyecanlı bir özetle açmaları süper bir hareket olmuş. Bu siyahi amca da, Green Mile'dan tanıdığımız Michael Clarke Duncan. Kendisi yolda ismini tam olarak söyleyen insanlara 20 dolar veren sempatik bi insanmış cüssesinin tersine(ekşi sözlükten saruman'a teşekkürler).

Evet bölümümüze devam edersek, "You know what, it's never safe in the car." (eheueh)

Chuck o sabah, o Amerikalıların hep özendiğimiz radyolu saati 7'yi gösterdiğinde her zamanki gibi uyandığında, uzun zamandır olmadığı kadar mutludur. Zira arabada beklemediği halde yeni intersect için gerekli son parça olan monogramı kaptırmamıştır kötü adamlara. Özgür olup Buy More'dan ayrılma planları yapmaktadır. Neşeli hareketlerle banyoya doğru yol alır. Fakat o da nesidir?

Ablasıylan eniştesini duşta basmıştır düpedüz. Ama efendi çocuktur. Kızsı çığlıklarından birini atıp "my eyes, i'm blind, oh i'm blind" diyerek ortamı terk eder.

Foux du fafa dinlerken canımın hiç yememiş olduğum frozen yogurt çekmesinin nedeni sensin Sarah Walker. Sen ve senin lanet olası Orange Orange tükkanın.

Ve bölüme adını veren ilk randevu. İlk gerçek randevuları ya da ikinci ilk randevuları. Ateş edilmeyecekti sözde, ama olanlar oldu. Neyse kısacık da olsa güzeldi.
Chuck: Please, i'm fantastic.
Sarah: Yeah...You are.

- What are you saying Chuck?
- What i always wanted to say Sarah.(Gerçekten de "no no no no, not now"dı o flaşlamalar yani)

Ve fakat Chuck yeni güne sükut-u hayal içerisinde uyanır. Bilirsiniz, boktan sabahlardır onlar. Üstelik çilesi daha bitmemiştir, müdür yardımcılığı görevini kabul etmediği için birbirinden ilginç 3 Buy More çalışanıyla mülakat yapmak zorundadır.

Anna Wu, işten çok Morgan'ı nasıl kıskandıracağını düşünmektedir.
Anna Wu: What do you think he thinks it's happening here right now?
Chuck: An interview i hope.(Her seferinde püskürerek gülüyorum yav)

cv'sini peçeteye yazmış sapık bir Jeff.

Kendisini fazla önemseyen bir Lester.
Chuck: Ok, here is the thing. We're at the Buy More and this is not the mafia.

Ancak Chuck'ın daha hayati meseleleri vardır.

Neyse ki her düştüğünde kendisini yakalayan bir Casey'si vardır.
Chuck: You, you!
Casey: Yeah, i catch you when you fall. It's touching, really.
Chuck: No no, i love you.

Tabii bir de zeki, çevik ve ahlaklı Sarah'sı.

Sonunda yine pratik zekasıyla Chuck'ımız olayı çözer.

Hatta bu sefer kurtulduğundan emin olmanın verdiği huzurla Sarahcığına elleriyle yemek bile hazırlar. Ama...

Bölümün sonunda Frightened Rabbit'in de bahsettiği gibi bir Twist olur ve Fulcrum yine yapacağını yaparak koskoca Cia ve Nsa'e çaktırmadan monograma virüs bulaştırır. Casey kıyamadığı Chuck'ı öldürme görevinden kurtulduğu için rahatlamıştır, Chuck bir kez daha kırılan hayalleriyle başbaşadır. Sarah ise her zamanki gibi soğukkanlıdır, ne hissettiğini belli etmez pek.
Hayat her zamanki gibi devam eder, Buy More'da bir oturuşta 90 twinky yemeye çalışacak insanlar varsa eğlencelidir de.
Frightened Rabbit - The Twist

5 yorum:

VendettA dedi ki...

Dizinin bütün bölümleri müthiş tabi de ön plana çıkan sağlam bölümlerden biri kesinlikle budur.

Bölümün en sevdiğim ve tekrar tekrar izlediğim kısmı da Chuck'ın Sarah'yı yemeğe davet etmesi, konuşma esnasındaki heyecanı, cevap beklediği sırada yüzünden kolaylıkla fark edilebilen stresi ve o saat gibi geçen sessizliğin ardından Sarah'dan gelen o muhteşem "okey" cevabı. Şimdiye kadar söylenmiş hiçbir "okey" öyle tatlı söylenmedi. Peşine "Dropped" eşliğinde hazırlanma seansı ve beklenen yemek sahnesi.

Adamım Morgan'ın Call of Duty hastalığı sayesinde farkında olmadan günü kurtarması da önemli detay. :)

Harika post olmuş, bölüm analizi tadındaki benzer incelemelerin devamını dileriz. :)

Dayanamadım, bir daha izlemem lazım sahneyi. Bölümleri bilgisayarda hazır bulundurmanın faydaları. :)

joker dedi ki...

dropped eşliğinde giyinme alışkanlığı kazandıran bölüm :) "azametli adam" duncan ile sarah nın dövüş sahnesinde bir ara duncan sarah yı iyice bi sıkıyo hatta sarah bayılmış gibi yapıyo falan sonra dövüşmeye devam ediyor.. neyse orda duncan sıkarken sevgili anneciğim "ayy bak kırdı kızın kemiklerini görüyo musun" yorumu ile beni koparmıştı.. :) yine de ailenin chuck tiryakisi olması güzel bişey.. :)

off çok üzgünüm yaa zorla yenildik yaa kahretsin.. yani şu yoruma bile yansıtmadan duramadım of!

manzanasverdes dedi ki...

Öf benim de canım sıkıldı çok. Bi de tek başıma izledim maçı. Kendi kendimi yedim. Bence hepsi Tayyip'in suçu. Erdil Yaşaroğlu da öyle yazmış az önce. Namağlup gidiyoduk, Hidayet'i tebrik ettikten sonra tepetaklak olduk.
Neyse, o güzel "ok" sonrasında Dropped eşliğinde giyinme sahnesine geçiş kusursuzdu. Benim de aklımda hep bi hazırlık müziği olarak yer etti o yüzden o şarkı.
Sarahcık da hiç de sikleti olmayan azametli amca tarafından çerez niyetine götürülüyordu az kalsın. Neyse ki Chuck'ın beyni daha azametli.
-Your boss, Carmichael, he's good.(ve Casey çatlar sinirden :))

Barakuda dedi ki...

harika bir analiz olmuş.. ama bunu gecikmeli olarak yazabilmek çok rezil bi durum.. ama sarah'nın, chuck'la olan şehvet dolu düellosundaki yarım saniyelik kafa sallamasına değinilmemiş görüdğüm kadarıyla..

armağan çağlayan misali : "olmadı"

ellie'yle duş..? lem devon.. yakışır gerçi herif harbiden oosım.. fevkaladenin fevkinde..

ben yandım eller yanmasın sevdalılar ayrılmasın oooy oyy..

manzanasverdes dedi ki...

barakuda, chuck gibi dolu dolu bir diziyi kısıtlı sayıda fotoğrafla özetlemek o kadar zor ki. İlla ki fedakarlık yapmak gerekiyor bazı güzel anlardan.